Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda düzenlenen sefer kapsamında uzaktan algılama yöntemiyle yürütülen çalışmalarda 2023 ve 2024’ün haziran aylarının ortalama deniz buzu dağılımı karşılaştırıldığında, bu yıl neredeyse Akdeniz Bölgesi kadar, yani Türkiye’nin 8’de 1’i büyüklüğünde, deniz buzunda azalma gözlemlendi.
Küresel iklim değişikliği sebebiyle deniz buzu alanlarının azalmasının, okyanustaki canlı kaynaklarının bu bölgelere göç etmesine yol açarken aynı zamanda Arktik Okyanusu’nun sınırlarının daralmasına neden olduğu belirlendi.
4. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi Lideri Prof. Dr. Ersan Başar, AA muhabirine yaptığı bilgilendirmede, kutup bölgelerinin, küresel ısınmanın etkilerinin en yoğun görüldüğü alanlar olduğuna dikkati çekerek, “Burada da bizim en çok karşımıza çıkan Arktik, yani kuzey kutbuna, özellikle Atlantik Okyanusu’nun etkisiyle gelen sıcak su akıntıları, Arktik Okyanusu’na ulaşıyor. Burada büyük bir değişimle sanki dünyanın tüm okyanuslarındaki suyun dönüşümünü sağlayan bir pompa görevi gören bir alandayız.” ifadelerini kullandı.
Norveç Kutup Enstitüsü’nde 2023 yılında Gerland ve arkadaşları tarafında yapılan çalışmada da Arktik bölgenin Atlantik Okyanusu etkisi ile Atlantifikasyona maruz kaldığının bildirildiğini hatırlatan Başar, “Bizlerin yapmış olduğu çalışmada da bunların etkileri görülmektedir.” dedi.
Başar, Arktik Bölgedeki dengenin bozulduğuna dikkati çekerek, “Dünyanın aslında bütün su akışı, okyanuslardaki akıntı, akış rejimin değişmesi söz konusu. Son dönemde iklim değişimi ile özellikle Atlantik’ten gelen suyun daha fazla Arktik’e gelmesiyle Arktik’teki buzun erimesi, küresel iklim değişimi ve Albedo etkileri aynı şekilde sıcaklık artışları deniz buzunun oluşmasını engelliyor. Deniz buzunun oluşması engellenmekle birlikte Artik’te bulunan buzulların erimesi de artıyor.” şeklinde konuştu.
“Arktik Okyanusu, Atlantik Okyanusu’na yeniliyor”
Prof. Dr. Ersan Başar, özellikle Barents Denizi’nin kuzey taraflarında bulunan bölgelerde deniz suyunun tuzluluk değerlerinde ve sıcaklığında olan değişİmin tüm akımın değişmesine sebep olduğunu belirterek, “Atlantik’teki deniz yapısı Arktik’teki bölgenin daha yukarılara kaymasına sebep oluyor ki biz buna “Atlantifikasyon” diyoruz. Aslında Arktik Okyanusu yavaş yavaş Atlantik Okyanusu’na yeniliyor diyebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Arktik çemberinin kuzeyinde kalan bölgede yaşayan canlıların daha kuzey bölgelere gitmeye başladığını ifade eden Başar, “Atlantik’teki canlılarda onların yerini doldurarak artık normalde Atlantik Okyanusu’nda gördüğümüz canlıları biz artık Arktik Okyanusu’nda, başta Barents Denizi’nde ve Norveç Denizi’nde olmak üzere, çok yoğun olarak görüyoruz. Barents Denizi’nin de artık iyice Atlantifikasyon etkisi altında olduğunu, bilim insanları yapmış olduğu birçok çalışmada ortaya koydular ve şu anda burası bilim insanlarının da en çok odaklandığı bölge.” bilgilerini verdi
“Atlantik Okyanusu sınırlarını büyütürken, Arktik okyanusu sınırlarını küçültüyor”
Atlantifikasyon etkisiyle Atlantik Okyanusu sınırlarını büyütürken, Arktik Okyanusu’nun küçüldüğüne dikkati çeken Başar, “Arktik Okyanusu’nun sınırlarını küçültmesi demek, bizim deniz buzuna daha az ulaşmamız, yani buzulların erimesi demek. Bu da dünyadaki o okyanuslardaki akıntı rejiminin değişmesidir ki bu da hayatın geleceğini bizim için olumsuz yönde etkileyecek gerçeklerden bir tanesi.” ifadelerini kullandı.
Başar, deniz buzları eridiği ve diğer buzulların erimeye başladığı zaman dünyaya güneşten gelen ışınların etkisiyle, buzların daha fazla erimeye başlandığını ve Albedo etkisiyle sıcaklığın dünya üzerinde kaldığını kaydetti.
Buzul yoğunluğu fazla olduğu zaman güneş ışınlarının beyaz renkten yansıyarak dünyayı terk ettiğini, ancak azalma sebebi ile ısınmaya başlayan dünyanın daha çok birbirini tetikleyen bir şekilde ısındığını ve sıcaklığı artırmaya başladığını dile getiren Başar, bunun da Albedo etkisinin en bariz örneklerinden biri olduğunu belirtti.
Albedo etkisinin birbirini tetikleyen unsurlar olduğuna dikkati çeken Başar, “Bu bölgeler ısındıkça tamamen yeni alanlar çıkıyor. Yeni alan, koyu renk alanlar siyah toprak alanları ne yapıyor? Direkt olarak yan enerjiyi üzerine çekiyor ve ısınmasını sağlıyor. Küresel ısınma etkileyen dünyanın birçok yerinde görüyoruz. Özellikle kutup bölgeleri küresel ısınmanın en çok etkisini gösterdiği noktalardan bir tanesi.” dedi
“Bresvelbreen Buzulu kütlesinde görmüş olduğumuz nehirler şeklinde akan sular erimenin acı bir göstergesi”
Antarktika ve Arktik’te büyük buzul kütlelerinin hızla eridiğine şahit olduklarını ve Bresvelbreen Buzulu’nun da dünyanın en büyük buzul kütlelerinden biri olduğunu ifade eden Başar, “Buzul kütlesinde görmüş olduğumuz nehirler şeklinde akan sular erimenin maalesef çok acı bir göstergesi. Sadece bu şekilde erime nehirler şeklinde olmayıp dökülmeler şeklinde de meydana geliyor. Bunu her yerde görebiliyoruz. Bundan dolayı bu buzulların ciddi oranda etkilenmiş olduğunu hep birlikte maalesef gördük.” yorumunu yaptı.
4. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi Lider Yardımcısı Kaptan Doğaç Baybars Işıler de sefer süresince deniz suyu örneklemeleri ve meteorolojik gözlemlerinin yanı sıra uydu veriyle alakalı çalışmalar da yürüttüklerini ifade etti.
Deniz buzuyla alakalı gözlemler olduğunu hatta deniz buzlarında örneklemeleri aldıklarını belirten Işıler, “Deniz buzu dağılımı bilindiği üzere denizdeki seyir sistemlerini değiştirdiği gibi yeni su yollarını ve güzergahları oluştururken aynı zamanda oran ve yoğunluğu da bize küresel iklim değişikliği hakkında bilgiler de vermekte.” değerlendirmesinde bulundu.
Işıler, Kutup Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve TÜBİTAK MAM Başkanı Prof. Dr. Burcu Özsoy’un çalışma alanlarından biri olan uzaktan algılama ve deniz buzu yoğunlukları konusunda sürekli olarak deniz buzu takip çalışmalarını gerçekleştirdiklerini ifade ederek, “Uzaktan algılama çalışmaları ile birlikte nitekim enstitü olarak biz, deniz yoğunluğunu, konsantrasyonunu, dağılımı ve yıllara göre değişimini halihazırda takip ediyoruz. Alınan veriler ışığında Ocak 2023 ve Ocak 2024’e baktığımızda deniz buzluğu dağılımında 0,4 km karelik artış gözükürken, haziran ayına geldiğimiz zaman geçen yıla göre bu sene 0,1 km kare daha az deniz buzu oluşumunu görmekteyiz.” bilgilerini verdi.
Röportaj sırasında buzuldan kopan bir parçanın çıkardığı sese dikkati çeken Işıler, “Sesi de az önce duyulduğu üzere bir kopma meydana geldi. Bu kopma sonucunda bir tane daha kara buzunun artık denize doğru yolculuğuna başlamasına şahitlik ettik. Bu da aslında deniz seviyesinin de yükselmesi anlamına geliyor. ” ifadelerini kullandı.
Işıler sözlerini şöyle tamamladı:
“Tüm verileri birleştirdiğimizde, deniz buzu dağılımı ve yoğunluğundaki azalmalar dönemsel olarak artmalar gösterse de yıllara bağlı olarak Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosferik İdaresindeki (National Oceanic Atmospheric Administration – NOAA) uydu görüntüleriyle beraber alınan verilerde yıllara göre, dönemsel olarak artışlar olsa da karadaki buzullardaki azalmalarla birlikte lineer azalmayı da ortaya koyarak küresel iklim değişikliğinin sonuçlarını görebiliyor hale geliyorsunuz.”