Nurdoğan A. ERGÜN
Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Yıldırım, küresel ekonomiyle birlikte Türkiye ekonomisinin de zorlu bir sınav verdiğini söyledi. Enflasyonu soğutma adına oldukça güçlü etkileri olan bir sıkılaştırma programı yürütüldüğünü dile getiren Yıldırım, “Elbette etkileri gecikmeli geliyor ve doğal olarak verilere gecikmeli yansıyor.
Ancak devam eden sıkılaştırma programının iç talebi yavaşlatıcı etkileri son birkaç aydır daha belirgin hale gelmiş durumda. Özellikle yüksek mevduat faizlerinin yatırım ve tasarruf alışkanlıklarını oldukça belirgin bir şekilde değiştirdiğini görüyoruz. Yüksek enflasyon ve faiz sadece kârlılığı değil işi de eritiyor” dedi.
En büyük sorun işletme sermayesi yetersizliği
Yıldırım, iç talebin daha da daralacağına işaret etti. Bazı iş insanlarının finansmana erişiminin zorlaşması ve finansman maliyetinin yükselmesi nedeni ile zorlandığını kaydeden Yıldırım, bu dönemde iş verimliliklerinin ve özellikle ihracatçılarda kapasite kullanım oranlarının düştüğüne işaret ederek “Tüm bu sorunların ana nedeninin de enflasyon olduğunu unutmamak gerekiyor. Enflasyonun tek haneye düşmesi konusunda biraz daha sabırlı olmalıyız” diye konuştu.
Sektörel teşvik mekanizması kurulmalı
Türkiye’deki işletmelerin yüzde 98’inden fazlasının KOBİ niteliğinde olduğunu ve çoğunun işletme sermayesi de dahil banka kredisine ihtiyaç duyduğunu ifade eden Yıldırım, “Bu bakımdan kredi maliyetlerindeki artış, finansman maliyetlerini yukarı çekiyor.
Bizim gibi üyelerini sürekli bilgilendiren ve yönlendirilen organizasyonlara üye olan işletmelerimiz sürece hazırlıksız yakalanmadılar. Üyelerimiz de süreçten etkileniyorlar; ancak çok önceden tedbir alarak ciddi hazırlık yaptıkları için görece olarak daha az risk taşıyorlar” dedi. Türkiye en büyük sorunu net işletme sermayesi yetersizliği olarak gösteren Yıldırım, tekstil ve hazır giyim gibi yoğun emek yoğun sektörlerin esas problemi ihracatta kur baskısı nedeni ile yaşadıklarını belirtti.
Türkiye’de farklı alanlarda birçok teşvik verildiğini anlatan Yıldırım, “Ancak, özellikle küçük işletmelerin birçoğu yeterli bilgi sahibi olmadığı için bu teşviklerden faydalanamıyorlar. Bunun yanı sıra; mevzuattaki iş yükü nedeniyle de bu teşviklerden yararlanması zorlaşıyor. Ancak bu mevzuatları yakından takip eden veya profesyonel destek alarak ilerleyen üyelerimizin bu teşviklerden ciddi bir şekilde faydalandıklarını da biliyoruz.
Ancak daha kat etmemiz gereken mesafe olduğu da aşikar” dedi. Ekonomik krizden çıkışın yolunun üretim ve ihracattan geçtiğini vurgulayan Yıldırım’a göre, teşviklerin genel olarak değil, mutlaka sektörel ve bölgesel olarak yapılandırılması gerekiyor. Öncelikli sektörlerin belirlenmesi ve buna göre desteklenmesi kaynakların daha verimli kullanılmasını da sağlayacak.
Gerekirse iskonto yapılıp alacaklar tahsil edilmeli
Birçok işletmenin piyasadan alacaklarını tahsil etmesi noktasında sıkıntılar oluşmaya başladığına da dikkat çeken Yıldırım, “Gerekirse iskontoya gidip alacaklar bir an önce tahsil edilmeli” önerisinde bulundu. Yıldırım, şunları söyledi: “Örneğin; biz uzun süreden bu yana sabah raporlarımızda alacaklarını tahsil etmelerine yönelik ciddi uyarılarda bulunduk.
Diğer yandan alacak sigortası gibi mekanizmalar da var. Yani bu sadece regülatörlerle de yürüyecek bir süreç değil. Türkiye’de ticaret mahkemelerinin ihtisaslaşması ve yargılama süreçlerinin kısalması konusunu gündeme almak lazım. Bazı durumlarda borçlu borcunu enflasyona yedirip alacaklıyı ciddi şekilde mağdur edebiliyor.”
Türkiye’nin en temel sorununun enflasyon olduğunu tekrar vurgulayan Gürkan Yıldırım, “Bunu mutlaka kalıcı bir şekilde çözmek zorundayız. Bunun yanı sıra kronik bir cari açık meselemiz var. Bunu çözmek ise daha uzun süreli bir mesele. Sanayinin yüksek katma değerli üretim altyapısına hızla dönüştürülmesi lazım. Tekstil de dahil olmak üzere sektörlerinin verimliliğini gözden geçirmemiz lazım. Sihirli bir değnek, tek bir formül yok” ifadelerini kullandı. Yıldırım, bunun için de topyekün sektör verimliliği çalışması ve şirketlerin ne kadar borçlanabileceğinin denetlenmesi gerektiğini vurguladı.
“2 trilyon dolarlık pazar için federasyon kuruyoruz”
“Türk Devletleri Federasyonu kurmak çalışıyoruz. Zor bir yer ama 300 milyondan fazla nüfusu, 2 trilyon dolardan fazla pazar hacmi var. Bu amaçla Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Macaristan’ı içine alan bu coğrafyada her ülkeden bizim gibi bir STK ile organize olup Türk Devletleri Federasyonu’nu kurmak için 4-5 aydır yoğun çalışıyoruz.
Sene sonuna kadar bu federasyonu oluşturacağız. Üyelerimizin ve genç girişimci iş insanlarımızın bölgeye ilgisini çekmek için bir dizi projeyi hayata geçireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ülkelerden de ülkemize yatırım çekmek ana hedeflerimiz arasında yer alıyor. Başta enerji olmak üzere, savunma sanayi, inşaat, teknoloji, hizmet gibi birçok sektörde ciddi iş birlikleri yapabiliriz.”
TÜGİAD üyeleri 70 milyar dolarlık iş hacmi yarattı
Türkiye genelinde yaklaşık 400’ü asil olmak üzere, bini aşkın üyesi, 60’tan fazla sektör temsilcisi bulunan TÜGİAD, ülke ekonomisine 600 binin üzerinde istihdam sağlıyor. 100’den fazla ülkeye ihracat yapan TÜGİAD üyeleri. yıllık 35 milyar dolar ihracat ile toplamda yaklaşık 70 milyar dolarlık bir ticaret hacmine sahip. Üye 18 firma ile 2023 İSO 500 listesinde yer alan derneğin genel merkez İstanbul’da. Bunun yanında dışında, Bursa, İzmir ve Eskişehir illerinde de şubeleri bulunuyor. TÜGİAD’ın yurtdışında da Çin’in yanı sıra Türk devletleri, Avrupa, Afrika, Amerika’da da şube açmak için çalışmaları sürüyor.
“Çinli firmalar yatırım için gelecek”
“Dünyada 7 kıtada şubeleşeceğiz. Çin’i tamamladık. İlk yurt dışı şubemizi Pekin’de açacağız. Çin’deki muhatabımız 150 tane üyesi olan bir STK. Bu üyelerin tamamı da Unicorn. Eylül ya da ekim ayında Pekin’de TÜGİAD China Center’ı açacağız. Başlıca sektörümüz ise enerji olacak. Biz en büyük 25 enerji firmamızın çalışmasını yaptık, paylaştık. Görüşmelere başlandı.
Yenilenebilir enerjideki yeni teknolojiler, enerji batarya depolama ya da daha ileri teknolojiler, paneller gibi birçok konuda iş birliği imkanları olacak. Ayrıca Çinli firmaların yatırım ve ortaklık için ülkemize gelmesi de söz konusu. Çin’deki muhatabımız ’2 bine yakın Çinli firmayı ülkenize getiririz. Bu firmaların Türkiye’de kime distribütörlük vereceği, kiminle çalışması gerektiği, kiminle ortaklık yapacağı konusunda mihmandarlığını yaparsanız, bu konuda biz iş birliğine hazırız’ diyor. Hatta sermaye de getirebilecekler.”